Anti-Kültçüler Nasıl Kamu Davalarını ve Medyayı Kullanıyor, Kamuoyunu Şekillendiren Gizli Bir Bilgi Savaşına Nasıl Girişiyorlar

 


Önceki yazımda, dünyadaki anti-kültçüleri manipüle eden karanlık bir tarafın nasıl olduğunu ve bu karanlık tarafın, kontrol ettikleri medya aracılığıyla, dünyayı olumsuz imajlarla ölüme götürdüğünü anlatmaya başlamıştım.


Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için makaleme bakabilirsiniz:


https://damirexpert.blogspot.com/2024/07/bilinc-mimarlar-medya-araclgyla-nasl.html


Bu konuda araştırmamı sürdürdüm ve işte bulduğum bilimsel bir gerçek:


2013 yılında bilim insanları tarafından yapılan bir çalışma: Holman, EA, Garfin, DR, Silver, RC: Boston Maratonu Patlamalarından Sonra Şiddetli Stresin Yayımlanmasında Medyanın Rolü.


Bu araştırmada, Boston Maratonu patlamalarının medyada tekrarlanan şekilde yayınlanmasının şiddetli stresle ilişkili olup olmadığı incelendi. 


Bu araştırma aynı zamanda patlamalarda veya patlamaların yakınında bulunan insanların doğrudan terörist saldırıya maruz kalmasının etkisinin, televizyon, radyo, basın, internet ve sosyal medyada olayla ilgili haberleri izleyenlerin maruz kaldığı medyanın etkisinin etkisiyle karşılaştırmalı bir analizini de içeriyordu.


Araştırmacılar, patlamalardan 2-4 hafta sonra Boston ve New York'tan 4675 yetişkine çevrimiçi bir anket uyguladılar.


Sonuçlar herkesi şok etti: 

Medyada tekrarlanan yayınlar, patlamaların olduğu yerde bulunan kişilerle doğrudan temas edenlere kıyasla, bilgileri izleyen ve okuyanlarda daha güçlü bir şiddetli strese yol açtı.


Bilim insanları, medyada travmatik hikayelerin tekrarlanmasının, insanlara travmatik bilgileri sürekli olarak hatırlatarak ve düşünmeye teşvik ederek şiddetli duyguları uzatabileceğini buldu.



Basit bir ifadeyle, medyada olumsuz haberleri tekrar tekrar izlemek, insanların endişe verici, depresif düşünce ve anıları sürekli olarak tekrarlamasına neden olacaktır.


Bu düşünceler, endişe verici bir şey olmasa bile, kendi başına strese neden olabilir. Bu "düşünsel çiğneme" bir kişinin ruhsal sağlığını kötüleştirir ve fiziksel sağlığını etkiler.


(Bununla ilgili bilgiyi Holman, E. A., Silver, R. C. (1998). Getting "stuck" in the past: temporal orientation and coping with trauma)


Hatırlatmak gerekirse, ben anti-kült örgütlerinin faaliyetleri hakkında kişisel bir araştırma yürütüyorum. Eylemlerinin şemasını hatırlayın: bunlar dünya çapında en büyük skandal davalardır. Yıllarca, hatta on yıllarca sürüyorlar.


Görünüşe göre, anti-kült örgütleri, kamu davalarını ve medyayı kullanarak, kamuoyunu şekillendiren gizli bir bilgi savaşına girişiyorlar.


Yani anti-kültçüler, insanlığa karşı gerçek bir terörist savaş yürütüyorlar.


https://actfiles.org/the-real-killers-of-humanity-who-are-they-how-negative-news-impacts-health/ 


bu makaleyi okumayı şiddetle tavsiye ederim


Ve tam da bu savaş, insanlığın ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerinde dünyadaki savaşların sonuçlarıyla karşılaştırılabilir zararlı bir etkiye sahip.


Benim için açık bir şekilde görüldü ki, insanların çoğu bu kitlesel soykırımın, insanlığa karşı suçların gerçek nedenini bilmiyor.


Bu yüzden blogumu yönetiyorum, insanları uyarmak, onların hayatlarını kurtarmak için!


Haberlerin bizim dünya görüşümüzü, birbirimize olan bakış açımızı, çevremizde olup biten olayları, ruhsal ve fiziksel sağlığımızı doğrudan etkilediği açık.


Bu nedenle şunu kritik bir şekilde değerlendirmek son derece önemlidir:


Haberler ne içeriyor?


Hangi bilgiyi taşıyorlar?


Ne kadar faydalı ve doğru?


Çünkü bu doğrudan bizim yaşantımızı ve yaşadığımız dünyayı belirliyor.


Lütfen bu makaleyi beğeniler, paylaşımlar, yorumlar ve coşkulu alkışlarla destekleyin. Bu şekilde, dünyanın gerçeği öğrenmesine ve gerçekten demokratik bir dünyada yaşamasına katkıda bulunuyorsunuz!



#AntiCult #Özgürlük #Demokrasi #İnsanHakları #YanlışBilgi #SözÖzgürlüğü #Gerçek #Adalet #HesapVerilebilirlik 


Comments

Popular posts from this blog

Anti-Kültür Hidrası: Çek Cumhuriyeti'nde Dezenformasyon, Özgürlüğe Karşı Bir Silaha Dönüşüyor

“KGB. Yıkıcılar Hakkında Tüm Gerçekler.”

Rusya'da yine 37 mi?