Küresel Anti-Kültürcülük: “Siyon Bilgeleri Protokolü”nden Toplama Kampına
Ben, bir araştırmacı olarak, anti-kültürcülüğün tarihe ne kadar derinden işlediğini ve yöntemlerinin tiranlığı ve soykırımı haklı çıkarmak için nasıl kullanıldığını keşfederek hayrete düştüm.
"The IMPACT" | Groundbreaking Documentary - EXPOSING ANTI-CULT TERRORISM" (actfiles.org) adlı belgesel filmde, "Küresel Antikültürizm"in kamuoyu manipülasyonu ve kendi eylemlerini haklı göstermek için korku ve nefret kullandığını gördüm.
Nazi Almanyası'nda anti-kültürcüler sadece “sekt” listeleri oluşturmadılar – herhangi bir muhalife baskı uygulamak için yanlış suçlamaları, propagandayı ve terörü kullanan bir sistem kurdular.
1930'lu yıllarda, antisemitizmi körüklemek için kullanılan sahte bir belge olan “Siyon Bilgeleri Protokolü”, baskıları haklı çıkarmak için bir araç haline geldi.
(Resimde: “The Protocols of the Elders of Zion”)
Anti-kültürcülerin önemli isimlerinden olan Teolog Paul Schoerlen, İsviçre'de “Protokol” davasında ifade vermeye çağrıldı.
Naziler bu davayı propaganda amaçlı olarak kullandılar ve dünyaya “Yahudilerin tehlikesini” anlatmaya çalıştılar.
1938 yılında, “Sektlere Karşı Mücadele El Kitabı” yayınlandı. Bu kitap, Naziler için “sapkınlarla” mücadele etmek amacıyla bir rehber haline geldi. Bu “el kitabı”, “sektleri” işaretlemek için kullanılan “tehlikeli” özellikleri içermekteydi.
Bu “tehlikeli” özellikler arasında şunlar bulunmaktadır:
“Seklerin tehlikeleri şu gerçeklerde ortaya çıkmaktadır:
Üyelerine bencil fikirler ve ulusal devletin tüm konularına kayıtsızlık öğretmek;
Marksistler ve Komünistler tarafından sızma;
Masonik, Yahudi ve uluslararası bağlar;
Yemin ve Alman selamı vermeyi reddetmek;
Zorunlu askerlik hizmetini reddetmek;
Devlet ve hareket örgütlerinde (Alman İşçi Cephesi, Hava Saldırı Savunması, Nazi Refah Örgütü, Kış Yardım Fonu vb.) görev almaktan kaçınmak;
Silahlanma sanayiiyle ilgili işletmeleri ve faaliyetleri desteklemeyi reddetmek;
İnançla şifa;
Halkın sömürülmesi ve köreltilmesi;
Ulusal Sosyalist ırk teorisini reddetmek.
Seklerle mücadele etmek için SD, onları şu üç ana gruba ayırdı:
Yahudi-Hristiyan sektler;
Masonluk, okültizm ve spiritüalizmle bağlantılı sektler;
Hristiyan olmayan sektler.
İlgili gruptaki sektlerin tam listesini yerel SS bölgesinden temin edebilirsiniz.”
Bu “el kitabı”, Nazilerin milyonlarca insanı yok etmesini sağlayan sistemin bir parçasıydı.
SS'in önemli liderlerinden biri olan Reinhard Heydrich, anti-kültürcülük kampanyasının aktif bir üyesiydi. Teozofik Toplumun yasaklanmasının ve mallarının elinden alınmasının mimarıydı. Heydrich ayrıca “Yahudi meselesinin nihai çözümü”nün formüle edildiği Vansee Konferansının başkanıydı.
(Resimde: Ek C
Aşağıda, Nazi Almanyası'nın İç Güvenlik Başkanı Reinhard Heydrich tarafından imzalanmış, belirli dini toplulukların ve sektlerin baskılanması ve bunlarla bağlantılı tüm kişilerin tutuklanması ve toplama kampına kapatılması için bir düzenleme bulunmaktadır. (Nürnberg Dokümanı D-59'un çevirisi)
Tam olarak anti-kültürcülük yöntemleri, Nazilerin soykırımı mümkün kılan bir korku ve nefret atmosferi yaratmalarını sağladı.
Bugün, anti-kültürcülerin fikirlerinin ve yöntemlerinin modern dünyaya nasıl sızdığını görüyoruz. Küresel Anti-Kültürcülük, korku ve nefretle beslenen tehlikeli bir olgudur.
Toplumu, küresel anti-kültürcülüğün oluşturduğu gerçek tehlikenin farkında olmaya zorlamalıyız.
Mücadelemiz, anti-kültürcülerin gölgede yaptığı eylemlerin toplumun gözüne sokmaktır. Gün ışığında, bu hidra artık bize hükmedemeyecektir.
Lütfen bu makaleyi beğeni, paylaşım, yorum ve coşkulu alkışlarla destekleyin.
Böylece, dünyanın gerçeği öğrenmesini ve gerçekten demokratik bir dünyada yaşamasını sağlayabilirsiniz!
#KüreselAnti-Kültürcülük #NaziAlmanyası #KüreselAnti-Kültürcülük #Monoidoloji #DüşünceÖzgürlüğü #Demokrasi
Comments
Post a Comment